Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Hafif yağmur
14°
Ara

Mücadelenin renkleri

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Mücadelenin renkleri

İş hayatım sürecinde öğrendiğim bazı konulardan bahsetmek istiyorum. Görünümleri ile yaptıklarını ayrıştırarak ve bütünleştirerek bir tecrübe bağlamı da diyebiliriz. Başlıklar birçoğumuzun bildiği gerekçeleri.

Hayatta insanın önünde iki seçenek çıkar: Kimisi ya zorluklar karşısında pes edip ortadan kaybolur ya da başarmak için mücadele eder. Ancak kendi kendine çözüleceği süre boyunca, insan güçsüz kalır. Çoğu kişi, engellerle karşılaştığında yüklü bir yerlere veya kişilere yükler de yükler: “Bu benim suçum değil”

“Koşullar böyleydi”

“Elimden gelende yaptım ama olmadı”

" Bu müdürümün/patronumun tercihi, ben ne dersem o yine bildiğini yapacak nasıl olsa" 

" Ben yağcı olsaydım, beni görürlerdi"

"Biz çalışırız birileri sadece söyler, o yüzden boşver "

"Burası benim kıymetimi sonradan anlayacak" vs vs

Oysa hayatı seyirci gibi yaşamak, insana sadece zaman kaybettirir. Tercih edilmek için bahanelere sığınma k kolay kacistir. Seçimlerimiz ne olursa olsun tabiri caizse o kervan hep yürür ve sessiz bir gölge olur kimisi. Yani ya kenarda bekleriz ya da işyerindeki kendi hikayemizin kahramanı oluruz.

 

Sorunlar karşısında kendini suçtan soyutlamak

Zor durumlarla yüzleşmek, esasında insanın kalıcılığını sağlar. Ancak sorumluluktan kaçmak, gerçek çözümün önünde bir engeldir. İşinde başarısız olan kişi yöneticisinin suçlar, ilişkisi biten kişi karşı tarafının hatalarını arar, sınavdan düşük alan öğrenci öğretmenini sorumlu tutar. Böyle durumlarda, insanlar çözüm aramak yerine hatalarını başkasına yükleyerek egosuna çalışır. Oysa hayat, sorunları biriktirerek yükleyerek değil, sorumluluğu alarak anlam kazanır. Gerçek değişim, ancak kişinin kendisiyle yüzleşmesiyle mümkündür.

 

Yapamamak değil denememek yenilgidir

Zorlukların üstesinden gelmek kolaydır; asıl cesaret denemekten vazgeçmemektir. Albert Einstein der ki: “Başarısızlık, yalnızca denemeyi bırakmanız durumunda kalıcı olur.” Mücadele etmek, her zaman başarıyı garantilemez, ama insan bir adım daha güçlü olur. Aslında yapamayacağımıza inandığımız birçok şey, yalnızca zihnimizdeki korkulardan ibarettir. Küçük adımlar bile büyük değişimlerin haberleri olabilir. Yenilgi, yapmaktan değil, hiç denememekten doğar.

 

Küçük bahanelerle büyük fırsatları kaçırmak

Bahanelere sığınmak, bilgisi olmadan insanın kendi potansiyelini biriktirmesidir.

"Vaktim yoktu"

"İmkânlar kısıtlıydı"

"Şanssızdım

"Bilgi verilmedi"

"Hep bende hata aranır zaten" gibi cümleler, aslında içsel güçsüzlüğün kılıflarıdır. Mağdur rolü her zaman için mükemmel bir kaçış noktasıdır. Onun bahanesi, kişinin konfor alanında tutunma eğiliminden doğar ve onu yerinde saymaya mahkûm eder. Bahanelerden vazgeçmek, insanı özgürleştirir. Çünkü parçaları bırakmanız durumunda, ilerlemek için sorumluluğun kesintiye uğraması farklı olmamalıdır.

 

Zorlukların içindeki fırsatları görmek

Başarıya ulaşmak için bazen bakış açısını değiştirmek gerekir. 5 metre olan bir tünelde sıkışıp kalan otobüsler gibi, bazı yerlerde problemlerin ilerlemesini engeller. Ancak bu tür sorunlar, isyan ederek ya da suçlayarak çözülemez. O otobüsün tünelden geçebilmesi için, lastiklerinin bir süreliğine indirilmesinin fark edilmesi gerekir. Hayatta da bazen önyargılardan, kibirden ya da bahanecilikten vazgeçmek, çözümün anahtarıdır. Zorluklar, çözüm odaklı düşünebildiğimizde bize yeni kapılar açılacaktır.

 

Çözümün bir parçası olmak

Toplumda pek çok insan çözüm üretme yerine eleştiriyi seçer.

“Bunu ben mi düzelteceğim?”,

“Benim yapabileceğim bir şey yok.” gibi cümleler, sorumluluktan kaçmanın ifadesidir. Oysa herkesin küçük de olsa bir katkısı olursa, büyük değişimler mümkündür. İş yerinde sorun yaşayan biri, yalnızca şikayetleri göndermek yerine “Ben bu durumda ne yapılıyor?” diye sorduğunda fark yaratmaya başlar. Çözümün parçası olmak, bireylerini güçlendirmek ve bunlara de ilham verir.

 

Mücadele ederek kendi hikâyeni yazmak

 

Hayatta herkesin geri çekilmek istediğini anlar olur. Ancak unutmayın ki, kenarda bekleyenler hiçbir zaman oyunun parçası olamaz. Başarı, sadece büyük zaferlere ulaşmak değil, mücadeleden vazgeçmemektir. Hayatın anlamı, karşılaşılan engelleri, engellememizde gizlidir. Bazen sadece denemeye devam etmek bile kazanmaya giden yoldur.

Bazı sorunların karşısında hemen çözüm bulamamak da, mücadele etmek için bir öğrenme sürecidir. Yanlış adımlar, hatalar ve başarısızlıklar bile bizi olgunlaştırır. Bu nedenle, denemekten vazgeçmek yerine, onun dayanıklılığı biraz daha güçlenmesi için mücadele etmek gerekir.

 

Seçim sizin

Her insanın iki önünde seçeneği vardır: Ya köşeye çekilip zorluklara teslim olursunuz ya da mücadeleye atılırsınız. Sorunların üstesinden gelmek, yalnızca insanın kendi potansiyelini köreltir. Unutmayın, gerçek özgürlük mücadelesinden vazgeçmeyenlerin ödülüdür. Kenarda durmayı değil, hayatın ömrüyle başa çıkmayı seçin. Çünkü asıl kazananlar, mücadele edenlerdir. Kişinin kendine yaptığı olumlu yatırımlar işyerine de katkı sağlar fakat kenarda bekleyenleri işyerleri faydasız olarak görecektir. Çünkü vazgeçilmezlik dediğimiz şey "en" kadar zor değildir. Hayatın kendisi de başlı başına mücadele değil midir?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *