Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Hafif yağmur
9°
Ara

Kaygı, korku ve çocuk

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Kaygı, korku ve çocuk

“Korkunun kaynağı bellidir fakat kaygının kaynağı belirsizdir.”

Çocuklarda kaygı

Çocuklarda kaygı, normal gelişim sürecinin ötesine geçen, yoğun endişe durumudur. Kaygı bozukluğu yaşayan çocuğun gündelik yaşamı olumsuz etkilenir, aile ilişkilerinde, arkadaş ilişkilerinde ve okulda bazı problemlere yol açabilir. Kaygıyı, bazen korkudan kaynaklanan içsel sıkıntı ve huzursuzluk, bazen oluşabilecek tehlikelere karşı hissedilen yoğun endişe ve kendini yetersiz görmesi gibi durumlara gösterilen bir tepki olarak tanımlayabiliriz. Aslında kaygı biraz da yapıcı bir duygudur ve gayreti doğurur. Hayatta kalabilmek için sarf ettiğimiz çabanın, duygusal olarak ön hazırlığıdır. Kaygıyı yaşamımızda oluşabilecek tehdit ve tehlikelere karşı hissettiğimiz bir alarm duygusu olarak da ifade edebiliriz.

Çocuklar duygularını ifade etmekte çoğu zaman zorlanırlar. Özellikle kaygı gibi kaynağı belirsiz olan bir duyguyu fark etmekte ve ifade etmekte güçlük yaşarlar. Bunun yerine çoğu ebeveynin de bildiği gibi ‘’karnım ağrıyor’’ şeklinde ifadelerde bulunurlar. Daha büyük çocuklar ve ergenlerde ise bedensel bazı rahatsızlıkların ön plana çıktığını görüyoruz. Bunlar; baş ağrısı, mide bulantısı ve göğüs ağrısı şeklinde olabiliyor.

Çocuklarda kaygı bozukluğu sebepleri

Genetik faktörler önemli bir risk faktörüdür. Ailede herhangi birinin ya da birilerinin geçmiş öyküsünde kaygı bozukluğu varsa çocukta da buna yönelik bir eğilim oluşabilir.

Çocukların hayatında büyük değişikliklerin yaşanması (kardeş doğumu, boşanma, taşınma, okul değişikliği gibi), olumsuz yaşam deneyimleri, çocukların travmatik olaylara maruz kalmaları, aile içerisinde stresin varlığı, sosyal ortam da ve okulda yaşanan zorluklar kaygıya sebep olabilir.

Aile içerisinde endişeli ya da kaygılı birilerinin varlığı da çocuklarda kaygı durumu oluşturabiliyor. Çünkü çocuklar ailesini ve çevresini gözlemlerler. Gördükleri davranışları modellemeye eğilimlidirler.

Çocukların bilişsel olarak algılama ve yorumlama biçimleri de önemlidir. Olumsuz düşünce tarzı çocuklarda kaygı düzeyini arttırabilir.

Son olarak; çocukların stresli durumlar ile baş etme becerilerinin zayıf olması da kaygıyı arttırabilecek faktörler arasındadır.

Kaygı bozukluğunun çocuklarda yarattığı belirtiler

Karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı gibi bedensel sorunlar

Huzursuzluk, gerginlik, tahammülsüzlük

Oyunlara ve aktivitelere karşı isteksizlik

Ağlama, titreme, hareketli davranışlar.

Yalnız burada önemli bir nokta var: Fiziksel belirtilerin herhangi bir hastalığa bağlı oluşup oluşmadığının belirlenmesi önemlidir. Ayrıca yaşanan kaygı bozukluğunun şiddetine ve çocuğun günlük yaşamını etkileyip etkilemediğine de dikkat etmek gerekir.

Ebeveynler nasıl davranmalı?

Her şeyden önce çocuğunuzu anlamaya çalışmalısınız. Çocuğunuzun olumlu duygularını kabul ettiğiniz gibi olumsuz duygularını da kabul edin. Bunu ona göstererek rahatlatmaya çalışın. Yaşadığı kaygıyı küçümsemeyin.

Özellikle küçük çocuklar duyguları okuma konusunda ustadır. Ebeveynlerinin yüzünü takip ederler. Bu sebeple kaygılı ve üzüntülü olduğunuz anlarda çocuğunuz yüzünüze bakarak işlerin yolunda olup olmadığını anlar ve kendisi de öyle hissetmeye başlar.

Aşırı tepkilerden kaçının. Çocuğunuz kaygılıyken aşırı hoşgörü ve ilgi göstermeyin. Bu durum onda kaygıyı pekiştirebilir.

ÇOCUKLARDA KORKU

Bazen korkular çocuk gelişiminin normal bir parçası olarak ortaya çıkar. Benzer dönemlerde benzer korkular yaşanır. Çocuklar korku ve endişe gibi duyguları yoğun yaşarlar. Bunun en temel nedeni, çocuklar içine doğduğu dünyayı ve çevreyi tanımak için deneyimler yaşarken, bazen kendilerini güvende hissetmezler. Tehdit altında hissederler. Bu sebeple de tepki gösterirler. Çocuklar yaş aldıkça korkulan durum ve nesneler de değişir. Burada asıl önemli olan korkunun ne zaman bir sorun haline geldiğini anlamaktır. Bunun içinde, ‘’Çocuğun yaş ve gelişim dönemine göre bu korku normal mi? (Örneğin, okul öncesi dönemde olan bir çocuğun canavardan korkuyor olması normalken, ergenlik dönemine girmiş bir çocuğun korkması normal değildir.) Çocuğun yaşadığı bu korku, yaşamında bir takım zorluklara yol açıyor mu? Bu korku çocuğun yapmayı sevdiği şeyleri yapmasını engelliyor mu? Dikkatini korkusundan uzaklaştırıp rahatlayabiliyor mu?’’ gibi sorularla normal ve normal olmayanı ayırt edebiliriz. 

Korkuların ortaya çıkışına baktığımızda genel olarak şunları söyleyebiliriz;

  1. Her şeyden önce korkunun da bir duygu olduğunun ve hissedildiği zamanlarda ise bazı davranışlara yol açabileceğinin altını çizmek gerek. Bu tepkiler bazen içten gelen normal tepkilerdir.
  2. Çocuklar dünyayı tanımaya çalışırken anne ve babalarını çok iyi gözlemlerler. Anne ve babaların olaylara verdikleri tepki neyse, çocuk görür, taklit eder ve uygular. Bu bağlamda korkunun çevreyi model olarak öğrenilebileceğini söylemek mümkün olacaktır.
  3. Bazen de çocuğun normalde korkmayacağı durumların ani bir ses veya görüntü ile ortaya çıkması, çocuğu ürkütür ve çocukta o duruma karşı korku geliştirebilir.
  4. Tüm bunlar dışında bazen seyredilen film ya da videolar, anlatılan hikayeler de çocukta korku geliştirebilir. Özellikle çocuğun yaşı, izlediği ya da duyduğu şeylere uygun değilse çocuk bunun etkisinde kalabilir. Bu korkular genelde çocuklar yalnız kaldığında, etrafı yeterince göremedikleri anlarda, yani akşamları ya da gece yarısı olduğunda hissedilir. Canavar, yaratık ya da hayalet gibi gerçek dışı bazı varlıkların, uyku zamanı gelebileceğini düşünürler. Çünkü o an etraf karanlıktır, en korunmasız ve savunmasız oldukları andır. Böyle anlarda çocuk anne ya da babasıyla uyumak ister. Fakat burada önemli bir husus var. Oda anne ve babanın bu konudaki tutumudur. Elbette çocuğumuz rahatlasın, korkmasın isteriz ancak bu korkunun temelinde yatan sebebi anlamadan ve çözmek için bir girişimde bulunmadan sadece yanlarında yatma ile bir çözüm geliştirilirse, bu korkunun pekişmesini ve devam etmesini sağlamaktan öteye gitmez.

NE YAPABİLİRİZ?

Öncelikle çocuğun bu korkusunu yok saymayın, görmezden gelmeyin, geçer demeyin.

Korkunun altında yatan nedeni araştırın ve korku anında verdiği ağlama ya da kriz anları geçtikten sonra bu konu hakkında sohbet edebilir ya da duygusunu anlatan bir resim çizmesini isteyebilirsiniz.

Birlikte deneyimleyebileceğiniz korkuları varsa (örneğin karanlık korkusu gibi) çocuğunuzun yanında durarak ona destek olabilirsiniz. El ele tutuşup karanlıkta yürüyebilirsiniz. O an kendinizi rahat hissetmeli ve çocuğunuza olumsuz hiçbir şeyin olmadığını garanti edebilirsiniz.

Yukarıda da bahsettiğim gibi çocuklar nasıl hissetmeleri ve nasıl tepki vermeleri gerektiğini sizden öğrenirler. Çocuğunuzun korktuğu şeyler hakkında sohbet ederken olabildiğince rahat olun ve aşırı tepkilerden uzak durun.

Son olarak, çocuğunuzun her zaman yeni deneyimler yaşamasına izin verin. Yeni ortamlara girmesi için ve çevreyi tanıması için fırsatlar yaratın. Aşırı korumacı tutum içerisinde olmayın. Bu sayede çocuğunuzun bireyselleşmesine destek olmuş olursunuz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *