Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Hafif yağmur
9°
Ara

Din yoksulluğu azaltır mı yoksa derinleştirir mi?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Din yoksulluğu azaltır mı yoksa derinleştirir mi?

Din, insanlık tarihi boyunca bireyleri ve toplumları derinden etkileyen bir olgu olmuştur. Ekonomiden siyasete, eğitimden hukuka kadar hayatın her alanında dinin etkileri hissedilir. Özellikle İslam dini, toplumsal adaleti sağlama ve yoksulluğu ortadan kaldırma hedefiyle güçlü bir sosyal düzen mekanizması önerir. Zekat, sadaka, fitre ve vakıf gibi sistemler, yoksulların desteklenmesi ve gelir dengesizliklerinin azaltılması için temel unsurlar olarak sunulur. Kur’an-ı Kerim’de, "Mallarınızdan, fakirlere onların hakkını verin" (Zariyat Suresi, 19) ayetiyle servet sahiplerine yoksulları gözetme sorumluluğu yüklenirken, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" hadisiyle bu anlayışı pekiştirir.
 

Ancak İslam’ın bu açık sosyal adalet çağrısına rağmen, Müslüman ülkelerdeki yoksulluğun derinleşmesi, üzerinde durulması gereken bir çelişkiyi ortaya koymaktadır. Örneğin, İslam coğrafyasının en zengin ülkelerinden biri olan Katar’da kişi başına düşen gelir ile en yoksul ülkelerden biri olan Zimbabve arasındaki uçurum, küresel gelir adaletsizliğinin çarpıcı bir göstergesidir. Dünya Bankası’nın raporlarına göre, Müslüman nüfusun yoğun olduğu birçok ülkede gelir eşitsizliği ciddi boyutlardadır. OECD’nin raporunda da Türkiye, gelir farkının en yüksek olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Bu tablo, dinin ekonomik ve sosyal hayatta etkili olmasını engelleyen yapısal ve yönetimsel sorunları gözler önüne sermektedir.
 

Burada sorulması gereken asıl soru şudur: İslam dini yoksulluğun azalmasını emrederken, neden Müslüman ülkelerde bu kadar büyük eşitsizlikler ve derin yoksulluk yaşanıyor? Bu sorunun cevabını iki ana noktada aramak gerekir:

1. Teoriden Pratiğe Geçiş Sorunu:

İslam, zekat ve sadaka gibi sosyal dayanışma araçlarını emrederken, bu sistemlerin uygulanmasında ciddi eksiklikler ve yozlaşmalar yaşanmaktadır. Müslüman ülkelerde, bireysel yardımlar çoğunlukla sistematik ve sürdürülebilir bir ekonomik destek mekanizmasına dönüşememekte, yardım faaliyetleri çoğu zaman geçici çözümler sunmaktadır. Zekat gibi güçlü bir mekanizma, merkezi bir sistemle ve modern bir finansal altyapıyla yürütülmediği sürece yoksulluğun azaltılmasında etkili olamamaktadır.

2. Adalet ve Yönetim Eksikliği:

İslam, adalet ve liyakati temel alırken, birçok Müslüman ülkede bu değerlerin yerine nepotizm, yolsuzluk ve adaletsizlik gibi sorunlar geçmektedir. Yönetim sistemlerindeki yozlaşma, servetin toplumda adil bir şekilde dağılmasını engellemektedir. Bunun sonucunda, İslam’ın ideal toplumsal düzeniyle gerçek uygulamalar arasındaki mesafe giderek açılmaktadır.
Özellikle İslam dünyasında ekonomik kaynakların kötü yönetilmesi, gelir eşitsizliklerinin artmasına yol açmaktadır. Zengin bir petrol ülkesinde halkın önemli bir kısmı temel ihtiyaçlarını karşılayamazken, aynı ülkenin yönetici elitlerinin lüks içinde yaşaması bu çelişkinin somut bir örneğidir.
Sonuç olarak, İslam dini yoksulluğu azaltmayı açıkça emretse de, bu idealin gerçekleşmesi için dinin sosyal ve ekonomik boyutunun doğru bir şekilde uygulanması şarttır. Bu bağlamda, Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin, İslam’ın toplumsal adalet ilkelerini hayata geçirecek politikaları benimsemeleri gerekmektedir. Din, yalnızca bireysel inançla sınırlı kalmamalı, toplumsal yapıyı iyileştiren bir düzenleyici mekanizma haline getirilmelidir. Aksi takdirde, dinin emirleri ile gerçek hayatta yaşanan çelişkiler, toplumların vicdanında derin yaralar açmaya devam edecektir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *