Bir psikolog gibi dinle, çocuk gibi konuş…
Sahi, psikolog nasıl dinler?
Psikolog sizin ses tonunuza, üslubunuza, mimiklerinize, beden dilinize, el hareketlerinize, ayaklarınızın baktığı yöne kadar sizi pür dikkat inceler, dinler ve de dikkat eder. Ve bunları size fark ettirmeden yapar. Karşınızdaki konuştuğunda lafa girmez, ne cevabı vereceğini düşünmez, tüm ilgi ve odağı sizsinizdir. Sizi yargılamaz, yadırgamaz… Temiz bir A4 sayfasına ne yazmak veya çizmek istiyorsanız psikolog sizin sayfaya ne doldurduğunuzla ilgilenir. Karşınızdakinin yalanını tespit ettiğinde “ben senin yalanını yakalım…” demez. Sabreder, zaman tanır. “Bana neden yalan söyledi” demez psikolog. “Neden şuan yalan söyleme ihtiyacı hissetti” konusuyla derinden ilgilenir, analiz eder. Kendi kültür ve değer yargıları ile eleştirmez, fikir sorulmadığı sürece söylemez. Sadece aktif bir şekilde dinler. Sakin ve soğuk kanlıdır, kendinden emindir. Karşısındaki öfkelendiğinde öfkelenmez, aksine ses tonunu daha ılık tutup karşı tarafın öfkesini atmasına alan tanır. Öfkeye öfkeyle yaklaşmaz, çünkü aksi takdirde o sohbet alevlenecektir ve yangına körükle gitmektir, belki de geri dönüşü olmayan bir yangın. Psikolog diken üstüne oturur gibi oturmaz, oturduğu koltuğu kaplar rahattır ama gevşek değildir. Göz yorucu abartılı bir dış görünümü yoktur tıpkı beyaz bir sayfa gibi, tebessüm eder yeri geldiğinde bazense sadece gözleri konuşur. Bazen hiç düşünmeden ağızdan çıkıverir sözler, içeride bastırılan tüm duygular psikoloğun sağladığı huzurlu ortamda açığa çıkar. Farkında olmadan psikoloğu sevdiğimiz, nefret ettiğimiz herkesin yerine koyabiliriz çünkü öylesine nötr bir dinleyicidir ki ona attığımız top ne kadar şiddetli olursa olsun, geri dönüp sekmez. Acelesi yoktur psikoloğun, oturmasını bildiği gibi kalkmasını da bilir, fakat sohbeti keskin hatlarla yönetmez.
Peki, çocuk nasıl konuşur?
Çocuk meraklıdır, öğrenmek ve anlamak ister olan biteni. Her şeyi sade ve basit bir dille sorar. İhtiyacı neyse direkt söyler. Çocuk doğrudandır, dolaylı değildir. Çocuk tatlı konuşur, istediğini almak için her yolu dener. Almaması gereken bir şeyi istediğinde ise, karşı taraf mantıklı bir gerekçe söylemediği sürece çocuk hep ısrar eder. Çocuk eğer güveniyorsa karşısındakine sabırlı davranabilir. Çocuk eğlencelidir, komiktir, zariftir, kin tutmak nedir bilmez, unutkandır fakat bir an ansızın hatırlayabilir unuttuğunu. Çocuk anı yaşar, her şeyin tadını çıkartır. Duygularını yoğun yaşar, dünyayı farklı algılar. Çünkü çocuk uçsuz bucaksız hayaller kurar, bir kaşık ve tencere ile oynamayacağı oyun yoktur çocuğun.
Demem o ki bakmak ve görmek farklı, dinlemek ve anlamak farklıdır. Kendimize baktığımızda, psikolojik ve fiziksel ihtiyaçlarımızı bildiğimizde ve bunları giderdiğimizde hayatımız o kadar kolaylaşıyor ki… Her yerde aranan, özlenen, sevilen, saygı duyulan kişi oluyorsunuz. Çünkü kendisini zihinsel ve fiziksel olarak önemseyen, ihtiyacını gideren kişi karşısındakini rahatlıkla dinleyebilir ve anlayabilir. Biz insanlar bizi anlayan insanlara hasret kaldık, huzurla sohbet edebileceğimiz yanında rahatlıkla konuşabileceğimiz kişilere. Maske takmamıza gerek kalmayan, sözlerimizin çarpıtılmadığı, manipüle edilmediği, cımbızla kelimelerin çekilmediği ve daha nice sohbetlere hasret kaldık. Hepimiz aslında temelde huzur istiyoruz.
Eşiniz, aileniz, sevgiliniz, dostlarınız. her birinin farklı anlama kapasiteleri vardır. Her biri sizi dinleyebilir fakat anlamayabilir. Bu sebeple mümkün mertebe anlaşılacağınız şekilde kendinizi izah edin. Etrafınızdaki herkesin değer yargıları, kültürleri ve kendi deneyimleri var, eğer anlaşılmak istiyorsanız birçok faktörü bir arada tutarak harekete geçin.
Dinlediğiniz her şeyi anlamaya da bilirsiniz, baktığınız her şeyi göremeye de bilirsiniz.
Anda kalmak, içsel huzurunuzu koruyabilmek sizlerin her zaman zırhınız olacaktır. Ne kadar güçlü bir zırh o kadar güçlü bir siz demek…