Geçenlerde bir arkadaşım aradı. Uzun zamandır görüşmemiştik. Hal hatır sorduktan sonra, beni arama sebebini açıklamak için, “aslında sana bir şey sormak için aradım” dedi.
Arkadaşım, uzun zamandır “komşuluk etiği” konusu ile ilgilenir. Bir apartmanda oturanların, hatta kapıları karşı karşıya olan, kapı komşuların bile sabahları birbirine günaydın dememesinden yola çıkarak insanları kaynaştırmayı sağlayacak çalışmalar içinde. Aynı ortamda yaşayanların bir birine bu kadar kayıtsız kalmasını kendine dert edinmiş. Bu duyarsızlığı gidermek için ne yapmalı, nasıl yapmalı diye kafa yorup, bunun için çareler arıyor.
Buna istinaden de bana sorduğu şu; “yaşadığı yerdeki herhangi bir olumsuzluktan oradaki kat maliklerini sorumlu tutan bir kanun var mı? Kat mülkiyeti bu konuda neler içeriyor?”
Kat mülkiyet kanununda yapılan değişiklikle apartman yöneticilerinin sorumluluğu arttı. Ama kat maliklerine ayrı ayrı sorumluluk getirilmedi. Kat malikleri adına önlemler almak, iş güvenliği ve iş sağlığı tedbirlerini almakla yönetici sorumludur.
Yani kat mülkiyet kanunu diyor ki, kat malikleri toplanarak bir yönetici seçiyor. O yönetici de onlar adına yapılması gerekenleri yapar, tedbirler alır. Buradan biri zarar görürse sorumlu, işini iyi yapmayan yöneticidir. Kat maliklerini yöneticiyi denetlemekle sorumlu tutmuyor. Denetlemek için de denetçi seçtiriyor. Ama denetler ama denetlemezler. Zaten denetçilerin %80’ni de doğru düzgün denetçilik yapmaz, yöneticiyle birlikte davranır.
Yöneticinin ve deneticinin işini iyi yapmamasından maddi bir sorumluluk doğarsa bunu yönetici tek başına üstlenmiyor. Burada oluşan maddi yükü yine kat malikleri çekiyor. Zaten usulüne uygun olmayan harcamaların bütün yükünü, yöneticinin yaptığı her türlü maddi olumsuzluğun bedelini doğal olarak kat malikleri ve sakinleri öder. Ancak can güvenliği gibi bir sorun oluştuğunda gerekli tedbirleri (iş güvenliğini) almayan yönetici hesap vermek zorunda.
Toplumda sosyal sorumluluğu artırmak için belki, kat mülkiyet kanununda, kat maliklerine böyle bir sorumluluk yüklemek gerekir! Böyle bir sorumluluk olsa 80 daireli apartmandan 8 kişi ile kat malikler kurulu toplantısı yapılmaz. 600 dairelik bir adada 40 kişi ile toplanılmaz. Yöneticiler de bu kadar çok yanlış yapamaz. Ama aslına bakarsanız bizim sorunumuz böyle kanunla çözülecek cinsten değil. Bizim sorunumuz yalan yaşamlardan kaynaklanan sosyal bir sorun.
Yani, bu toplumda neredeyse herkes yaşamını doğru düzgün yaşayamaz. Başarının paraya endekslendiği toplumlarda sanırım bu kaçınılmaz oluyor. Yaşamlar yalandan ibaret oluyor. Yaşamların yalana, sahteliğe endekslenmesi komşuluğu, dostluğu, insani ilişkileri elbette olumsuz etkiliyor.
Bu konuda Gülse Birsel’in yazdığı TV dizisi “Yalan dünya” ve şu anda vizyonda olan “Aile Arasında” filmi bize ayna tutan güzel örnekler sergiliyor. Toplum olarak ne olduğumuzu, nasıl bir yaşam sürdüğümüzü aile, evlilik, akrabalık ve komşuluk ilişkilerimizi, örf ve adetlerimizi nasıl yalan yaşadığımızı biraz abartılı da olsa bize gösteriyor.
Bütün toplumun böyle yaşadığını söyleyemesek de toplumumuzun geldiği noktayı gözler önüne seren güzel eserlerdir. Ailelerin dağıldığı, samimi aile içi ilişkilerin her gün yok olduğu, akrabalık ilişkisinin çıkara endekslendiği günümüzde, komşular arasındaki ilişkinin sağlıklı, rayında gitmesini nasıl bekleyebiliriz ki?
Ekonomik cendereye sıkışan insan yaşam için her yol mubah noktasına gelmişse, bu sadece bireyin suçu sayılmamalı. Başarılı olmak, sivrilmek için her türlü gücü kullanmak normal, güçlü olanın her türlü gaspı ve talanını normal sayıp hoşgörü gösteren ve destek veren topluma dönüşmüşsek bu toplumda Komşuluk Etiği aramak da sanırım beyhude bir çaba olarak kalmaya mahkum gibi.
Komşuluk Etiğini yaratmak için önce yaşamları gerçek (yaşamak) kılmak gerekir. Hayatını içten ve doğru yaşayamayan birey kendine saygısını ve güvenini kaybeder. Kendine saygısı ve güveni olmayan bireylerden oluşan toplumlarda başkalarına saygı ve güven duymak pek mümkün olmaz. Burada da etik kurallar aramak beyhudedir.
Toplumların siyasi hayatında etik davranış yoksa uymakla zorunlu oldukları kurallar yoksa hele kanun koyucular ve uygulayıcıları kanunlara uymuyor ve toplumdan tepki görmüyor, hatta toplum tarafından ödüllendiriliyorsa o toplumun sosyal hayatında komşuluk etiğini nasıl ararsın ki?
Böyle toplumlarda işini doğru düzgün yapan gönüllü apartman yöneticileri bulmak oldukça zordur. Bu ortamda komşuların birbirine karşı sorumluluğunu artırmak daha da zordur. Ama olmaz olmaz deyip bırakmak hiç olmayacağına göre kaplumbağa misali “Kâbe’ye varamasa da yolunda ölmek” var misali çaba göstermek gerekir.
Okunma Süresi: 4 dk
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *