Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Kapalı
15°
Ara
Damga Dünya ABD’nin demokrasi yalanları!

ABD’nin demokrasi yalanları!

Zulmü her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur. (A. Hamdi Tanpınar) Ortadoğu tam bir labirent. Bu hem bölge ülkelerinin kendi aralarındaki ilişki bakımından, hem de uluslararası arenada da böyledir. Kısacası, bölgede küresel sermaye sahipleri işbirlikçilerinin parmaklarıyla, deyim yerindeyse burun karıştırmaktan geri durmuyorlar, durmayacaklar…

Okunma Süresi: 4 dk

Zulmü her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur. (A. Hamdi Tanpınar) Ortadoğu tam bir labirent. Bu hem bölge ülkelerinin kendi aralarındaki ilişki bakımından, hem de uluslararası arenada da böyledir. Kısacası, bölgede küresel sermaye sahipleri işbirlikçilerinin parmaklarıyla, deyim yerindeyse burun karıştırmaktan geri durmuyorlar, durmayacaklar…
Bölge durulmayacak ve gittikçe karmaşık bir hal alacaktır. Yakın gelecekte bölgede kaos, mezhep eksenli savaşlar, bölge devletlerinin parçalanması gibi bir öngörüde bulunmak, falcılık olmasa gerektir. Bölgede olan-biten her olay, her söylem ve her yaklaşım olacakları çağrıştırıyor. İşte tam bu noktada; gündeme pek gelmeyen veya getirilmeyen Yemen bunun en bariz örneğidir.
ABD emperyalizminin Ortadoğu politikası, 1. Dünya Savaşı öncesi genellikle misyonerlik çalışmalarından ibaretti. Bu süreç 1. Dünya savaşına bu düzeyde kalmış ve böyle devam ede gelmiştir. Bölgedeki politikasının ivme kazanması 2. Dünya Savaşı ile başlamış, 11 Eylül saldırılarıyla tamamen değişmiştir. Bu değişikliklerle bölgede daha çok hâkimiyet kurmaya, daha doğrusu bölgenin tek gücü olduğunu kanıtlamaya kadar varmıştır.
Bölgedeki enerji kaynaklarına sahip olma, İran İslam Cumhuriyetini kuşatma adına, Ortadoğu’daki terör eylemlerini bahane ederek 'demokrasi' vaadi ile uluslararası desteği kazanarak, bir anlamda bölgede İsrail’in güvenliğini sağlamakla beraber, enerji akışını batıya aktarmak olduğunun altını çizmekte yarar vardır. Zaten Büyük Ortadoğu Projesi'nin de bu amaca uygun olduğu, ABD’nin enerji kaynağının bu bölgede sağladığı da gözönünde tutulursa; bu bölgenin ABD için biçilmiş kaftan olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu amacını gerçekleştirmesi için, önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini belirtmek gerekir. Bu doğrultuda Saddam rejimi sona erdirildi ve Irak işgal edildi. Suriye ve İran’ın kitle imha silahları yapmaları bahane edilerek, İran’a ambargo uygulandı, Suriye ise neredeyse haritadan silinmiş durumda. Bunlardan biri de bu bölgenin yoksul devletlerinden olan Yemen’dir.
Nedense Yemen’de olan bitenler pek gündeme getirilmemektedir. Bakalım Yemen’de neler oluyor?
 Demokrasi yalanlarıyla Yemen ABD'nin çıkarlarına uygun hale getirilmek istenmektedir. Güya Suud gericiliği ve yobazlığı, Yemen'e demokrasi götürecekmiş! Katil sürülerini finanse eden bu cahiller, önce büyük şeytana kul ve köleliğini düşünsün.
Yemen topraklarında anlamsızlığa dönüşmüş ve İslam olmayan anlayışların hegemonyası, insan hayatını ve özgürlüğünü de silikleştirmiştir. Olmadı Yemen'de yükselen halk hareketini kanla boğmaya çalışan bu cüce krallık, batı demokrasisinin kendilerine ne kadar girdiğini hesaplasın...        
Yemen topraklarının kanlı olduğu açıktır. Yemen kolay yutulur bir lokma değildir. Hele Suudi gibi kuklaların, ayakta kalmak için emperyalist devletlerin poposunu kurulayıp attığı kâğıt parçasından farklı olmadığı gibi. ABD'nin donanımlı dostu Arabistan'da kadın kocasız dışarı çıkamaz ve araba kullanamazken, kralın demokrasiye aşık olması gülünç değil mi?
Maalesef emperyalistlerin sözleşmeli kulları olan bölge krallıklarının hepsinde uşaklık genleri vardır. Merhametsizlikleri, hilekârlığı ve zulmü ile her türlü fitneciliği şereflerinin üstünde görmeleri, ömürlerini efendilerinden yardım dilenmekle geçiren zavallılardır     bunlar.
Bu zalim kukla yöneticiler, köleliğe sürükledikleri halkını, emperyalist ağa babalarına kulluk etmeye mahkûm etmişlerdir. Ortadoğu’yu kendi komplekslerinin kaosuna sürükleyen kâğıttan kaplanların;  özgürlük isteme ve bu gafletten kurtulma çabası gösteren ilkel kabilelerin bu çabaları boğulmuş, dünya egemenlerine kulluk etmekten öteye gidememiştir. Zalimle savaşmaktan öte, kendileri zalim olmuş veya zalimin safında olmuşlardır.
Müslümanların ruhuna, zihnine yüklediği olumsuzluklar yüzünde diktatör ve krallıkların sömürüsü altında boğulmaya mahkûm kalmışlardır. Ortadoğu’da mayalanan sözde mezhep savaşları, emperyalistlerin ve Siyonistlerin çıkarlarına uygunluğu mezhep örtüsü ile kapatılan başka bir kuyruklu yalan değil midir?
Bölge halkları, öncelikle Afganistan'a bakıp Emperyalist ABD'nin oraya götürdüğü zalimlikleri, dökülen kanları görsün. Libya'ya götürülenin demokrasi olup olmadığını düşünsün. Kısaca kral ABD'ye mi aşık, yoksa ABD'nin kulu kölesi olmaya mı?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *